Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Adımlarımız Yeri Göğü Sarsıyor, İhtilalimiz Büyüyor...
 
AnasayfaKapıGaleriLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 Halkın Kurtuluş Partisi

Aşağa gitmek 
3 posters
YazarMesaj
TekYolDevrim
Bitanecik Admin
Bitanecik Admin
TekYolDevrim


Mesaj Sayısı : 349
Kayıt tarihi : 18/04/08

Halkın Kurtuluş Partisi Empty
MesajKonu: Halkın Kurtuluş Partisi   Halkın Kurtuluş Partisi Icon_minitimePaz Haz. 01, 2008 1:01 pm

HALKIN KURTULUŞ PARTİSİ
KURULUŞ GEREKÇESİ

GRUP PARTİSİNE NEDEN GEÇİYORUZ?
Bin
dokuz yüz yirmide kurulan Proletarya Partisi, ortalama kırk yıl
dövüştükten sonra, 1957’de Vatan Partisi Tevkifatı’yla birlikte fiilen
faaliyetini sürdüremez duruma düşmüş, dağılışa uğramıştır.
Yani
kırk yılın kazancı Partiyi yitirmek olmuştur. Bu geriye gidiş,
Sovyetler Birliği’nin 74, Sosyalist Kamp’ın 46 yıl sonraki yıkılarak
yitirilişine pek benzer… Demek ki Tarihte bu çeşit geri sıçramalar da
olasıymış…
Türkiye
Proletaryası 47 yıldır Partisizdir. Bu yüzden de zaman zaman 15-16
Haziran 1970’deki gibi bir yanardağ bacasından fışkırırcasına
patlamalarla ileri atılıp, Türkiye’yi sarsmasına rağmen başarılı
olamamaktadır… Çünkü bu eylemler kendiliğinden denen türdendir. Başka
deyişle gerçek anlamda bir örgütten yoksundur. İşçi Sınıfını
örgütleyecek ve ona ideolojisini taşıyacak olan devrimcilerse kendileri
Muhtacı Himmet bir Dede durumundadır. Dağınıklık batağında çırpınıp
durmaktadır… Tabiî İşçi Sınıfıyla devrimciler arasındaki olması gereken
bağlar da yoktur ya da yok denebilecek düzeydedir… Böyle bir ortamda da
başarılı olabilmekten elbette ki söz edilemez… Yenilgiler
kaçınılmazlaşır…

BİZ TÜRKİYE’DE
DEVRİMCİ HAREKETİN TARİHİNİ TEMSİL EDİYORUZ
Türkiye
Devrimci hareketinde Teoriyi Hikmet Kıvılcımlı üretti. Geçmişte olsun,
bugün olsun Türkiye’ye özgü orijinal Devrimci Teori denilince akla
Kıvılcımlı gelir. Kıvılcımlı Türkiye’nin Tarihini, bugününü, sınıf
ilişki ve çelişkilerini, buradan hareketle Devrim Stratejisini, Devrim
sürecinin izleyeceği yolu (Devrim Cephesini ve onun savaşıp yenmek
zorunda olduğu Karşıdevrim Cephesini hangi sınıf, tabaka ve zümrelerin
oluşturduğunu) açık biçimde gözler önüne koyar. Böylece dost güçlerin
ve düşman güçlerin kimler olduğunu öğrenmiş oluruz.
Yine
Türkiye’nin en önemli meselelerinden olan Kürt Meselesini de Kıvılcımlı
1933’te teorik planda çözdü. Bu teorik çözüm, bugün bile aşılmış
değildir…
Kıvılcımlı’nın
Devrim Stratejisi, Leninci Devrim Öğretisinin, Türkiye şartlarına
uygulanması sonucunda ortaya çıkan biricik orijinal devrimci
ideolojidir. Bizi, yani Türkiye insanlarını bu ideoloji zafere
götürecektir.
Bunun
dışında, Türkiye’de Küçükburjuva-Burjuva Sol Gruplarca ideoloji adına
ortaya konan görüşler, aslında birer düşünce sefaletidir. Hiçbir
orijinalitesi ve uygulanabilirliği olmayan, bazıları şuradan buradan
devşirme, bazılarıysa eklektik, Sovyet Marksologlarından, Çin ve Latin
Amerika devrimcilerinden birebir aktarma metinlerden oluşmaktadır bu
sözde ideolojiler…
Küçükburjuva
Devrimci Gruplar, dünyanın her yerinden görüşler aldılar, aktardılar,
benimsediler. Fakat Kıvılcımlı’nın, Parababalarının zindanlarını
üniversiteye çevirerek, binbir çaba ve kahırla ürettiği yüzde yüz
yerli-orijinal ve dağlar gibi büyük-zengin teorik emeklerinden bir
tekini bile dürüstçe-namusluca-gerçek İşçi Sınıfı devrimcisine yakışır
biçimde alıp benimseyemediler… Ya sinsice aşırma yolunu seçtiler ya da
aynı düşünceyi eksik-sakat biçimde başka sözcüklerle ifade ederek sanki
kendi düşünceleri, tespitleriymiş gibi göstermeye çalıştılar… Mesela
Deniz ve Mahir Arkadaşlar, Kıvılcımlı’nın “Halk Kurtuluş
terimini aldılar ve hareketlerinin adını bu temel üzerinde
şekillendirdiler… Ama bu terimi Kıvılcımlı’dan aldıklarını hiç
ağızlarına almadılar… Hatta “Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu
terimini ilk kullanan ve bu imzayla Ankara, İstanbul, İzmir gibi büyük
şehirlerin üniversitelerini yazılayan Kıvılcımlı taraftarı asker
kökenli gençler olmuştur… O günkü devrimci arkadaşlar buna tanıktırlar…
Türkiye Sol Grupları “İşbirlikçi Tekelci Burjuvazi” dediler. Ama Finans-Kapital diyemediler. “Oligarşi” dediler ama Finans ya da Mali Oligarşi
diyemediler… Velhasıl Kıvılcımlı’ya karşı bizim dışımızda kimse
dürüst-namuslu davranamadı… Bunun sebebi Antika-Modern karması
toplumumuzda bin yıllardan beri süregelen “Tarihi kendisiyle başlatma”
hastalığıydı… Ne yazık ki Küçükburjuva-Burjuva Devrimci Gruplarımız bu
hastalığa her şeyleriyle yakalandılar…
Dürüstçe,
mertçe eleştiri kaydıyla yararlanmayı bilemediler… Kendilerine de yazık
ettiler, devrime de… Tabiî Türkiye Halklarına da…
Bir
şeyin büyüklüğü veya küçüklüğü bulunduğu yere-ortama göre farklı
algılanır. Bir ovada-dağda bulunan bir kulübe veya bir iki katlı bir ev
tek başına olduğu zaman başka algılanır, şehirde bir gökdelenin yanında
olduğu zaman başka algılanır. Bizim küçükburjuva devrimcileri de
Kıvılcımlı’nın yanında teorik hiçliklerini, zavallılıklarını apaçık bir
biçimde görüverdikleri için Kıvılcımlı’ya düşman kesildiler… İki
ellerindeki karaları Kıvılcımlı’ya sürerek O’nun büyüklüğünü
karartmaya, gölgelemeye çalıştılar…
Oysaki en savaşçı Halife Hz. Ali’nin de dediği gibi; “Doğruyla savaşan yenilir.
Kıvılcımlı’nın
bedence aramızdan ayrılmasından sonra, aynı düşmanlığı bize karşı
sürdürdüler… Onların istediği Kıvılcımlı’nın izinin tozunun
silinmesiydi… Ancak bunu başarabilirlerse; kendilerini, iyi niyetli ama
saf ve bilinçsiz taraftarlarına büyük teorik ve pratik önder diye
yutturabileceklerini düşünüyorlardı… Bu sebeple Kıvılcımlı’nın 1921’de
yükselttiği bayrağın altında dövüşen biz devrimcileri de hiç
sevmiyorlardı… Sonra bizlerin yanında da, teorik koflukları-boşlukları
ortaya çıkıveriyordu…
Velhasıl
Küçükburjuva-Burjuva Sol Ortam; bize karşı elbirliğiyle mücadele etti…
Bunun en tipik örneklerinden biri 12 Eylül sonrasının en büyük
örgütlenmesi olan İzmir-İzelman işçilerinin örgütlenmesinde
yaşandı-görüldü… Altı bin kişiyi kapsayan bu örgütlenmede, Genel-İş
Merkezinde bulunan HÖC’den EMEP’e, DEHAP’tan CHP’ye varıncaya dek
herkes bize karşı ittifak etti… Elbirliğiyle bizim emeğimizin üzerine
kondular. Emeğimizi gasp ettiler. Tıpkı, Parababalarının İşçi Sınıfının
alın terini, emeğini gasp edişi gibi… Mahkemeleri, hatta Yargıtayı bile
çeşitli yöntemlerle etkileyerek yaptılar bunu… Bizi; her türlü ahlâkî,
insanî, vicdanî ve hukukî değerleri-ölçütleri bir kenara iterek, sarı
sendikacılarla açıktan ittifaka girerek yendiler İzelman’da... Genel-İş
İzelman Şubesinden elbirliğiyle bizi tasfiye etmeyi başardılar…
Kıvılcımlı,
yalnızca büyük bir teorisyen değil, aynı zamanda korku, yorulmak nedir
bilmeyen bir devrim savaşçısıdır. Bu yüzden de ömrünün 22,5 yılını
Parababalarının zindanlarında geçirmiştir…
Biz
de devrimciliği, O’nun oluşturduğu Devrimci safta öğrendik… O’nun
devrimci meziyetlerini örnek aldık… Ve kavgayı 1971’den beri O’nsuz
sürdürüyoruz. Tabiî O’nun ideolojisinin rehberliğinde… O’nun bize
bıraktığı teorik ve pratik hazineyi daha da geliştirerek,
zenginleştirerek… Adımız gibi biliyoruz ki zafere bu yoldan ulaşılacak…
İşçi Sınıfının ve Türkiye Halklarının kurtuluş yolu budur… Yani
Kıvılcımlı’nın açtığı-gösterdiği, aydınlattığı yoldur…

KIRK YEDİ YILDIR
DEVRİMCİ HAREKETİN BİRLİĞİNİ SAĞLAMAYA ÇALIŞIYORUZ
Proletarya
Hareketi 1957’de dağılışa uğradıktan sonra Kıvılcımlı bütün çabasını
Hareketin birliğini sağlamaya yöneltti… Fakat Küçükburjuva ve Burjuva
Devrimcileri de, yanında “siyasi cücelikleri” ayan beyan meydana
çıkıveren; bu sebeple de “baş belası” saydıkları Kıvılcımlı’dan
kurtulmayı, en azından O’nu tecrit etmeyi en öncelikli siyasi görevleri
bildiler… Bunda ne yazık ki başarılı da oldular…
1963’te
burjuvazinin de kışkırtması veya yol açmasıyla TİP burjuva bir önderlik
altında kuruldu… TİP’in başını tutan ABA’cı (M. A. Aybar, B. Boran, S.
Aren’in soyadlarının baş harflerinden oluşur.) oportünizm,
Kıvılcımlı’yı ve yandaşlarını bu partiye yaklaştırmamaya özel gayret
gösterdi… Kıvılcımlı ve yoldaşları, hiçbir gerekçe gösterilmeden TİP’e
kabul edilmedi (Üyelik başvuruları reddedildi). Kıvılcımlı, 1968’e
kadar TİP içinde derlenmeyi ve bu örgütün burjuva önderlikten
kurtarılarak, gerçek devrimcilerin önderliği altında Proletarya
Partisine dönüştürülmesini savundu… Ancak bu başarılamadı…
Devrimci gruplar TİP dışına çıktı.
Kıvılcımlı,
ondan sonra Marksist-Leninist grupların belirli prensipler çerçevesinde
birleşerek; gerçek bir Proletarya Partisi örgütlemelerini önerdi.
Yapılması gereken bir Reorganizasyondu. Parti geçmişte kurulmuş, kırk
yıl dövüşmüş ve sonra yenilmişti, dağılmıştı… Şimdi yapılacak olan onu
yeniden örgütlemekti…
Kıvılcımlı sözlü çağrılarından bir sonuç alamayınca, 1969’da “Anarşi Yok! Büyük Derleniş!
broşürünü kaleme aldı. Bu çağrıyı yaptı Sol Ortama. Ancak Sol Ortamın
tepkisi öncekilerden farklı olmadı. Duymazlıktan, görmezlikten gelindi
bu somut Çağrı…
1970’li
yıllarda Türkiye Solunun bir bölümü Moskova’yı, bir bölümü Pekin’i, bir
bölümü Tiran’ı Kâbe edindi. Bir bölümü de Latin Amerika tipi
gerillacılığın kendini değil ama lafını ederek, sözde devrimcilik
yapmaya çalıştı…
Farklı
Kâbeler edinmeleri ve her birinin kendi Kâbesi etrafında tavaf etmeye
başlaması, onları kaçınılmaz biçimde Birlik Meselesinden kopardı. Hepsi
de Derlenişe, dolayısıyla da Birliğe karşı gittikçe kirpileşti,
düşmanca bir tutuma girdi…
Biz ise çıkardığımız Devrimci Derleniş
adlı gazete ile -tabiî pratik eylemlerimizle de- durup dinlenmeden Sol
Ortama Derleniş ve Birliğin devrimciler için peynir ekmek kadar zaruri
bir ihtiyaç olduğunu anlatmaya çalıştık. Bu arada 1977 Kasımında
yapılan “Sosyalistler Arası Forum” tartışmalarını
zikretmeyi önemli görüyoruz. Bu tartışmalarda Küçükburjuva Sollarımıza,
en cahil insanımızın anlayabileceği açıklıkta, Birliğin önemini, bunu
sağlayamazsak tezgâhlanmakta olan faşizmin bizi zindanlara doldurup,
darağaçlarına çıkaracağını söyledik. Teorik planda onları bozguna
uğrattık. Tezlerimiz karşısında hiçbir haklı gerekçe getiremediler. Ama
tartışmalar sonrasında da kaçıp gittiler. Yani Birliğe yanaşmadılar.
Bizim bu uyarı ve çağrılarımız hep boşa gitti… Tabiî darmadağınık
olununca da -öngördüğümüz gibi- 12 Eylül Faşizmine karşı en küçük bir
direniş eylemi bile konulamadı… Faşizm Devrimci Ortamı ezip geçti…
İşkencelerden geçirildik, zindanlara doldurulduk… Katledildik... İplere
çekildik...
12
Eylül Faşizmi karşısında yaşanan bu çok açık bozgun bile Küçükburjuva
Sol Gruplarımızı hastalıklarından arındıramadı. Birliğe karşı aynı
“inatçı keçi” tutumlarını sürdürmekten vazgeçmediler. Tabii biz de
doğruları söylemekten, artık bıkıp usanmış olsak da, vazgeçmedik.
Burada da bir örnek olarak Birlik Tartışmaları Düzenleme Kurulu
(BTDK)’nın yürüttüğü süreci anmakta yarar var. 1989 yılında başlayıp
ortalama bir yıl süren bu süreçte biz, yalnızca Birliğin yakıcılığını
göze batırmakla kalmadık, o yıllarda Leninizme karşı genel bir
saldırıya geçen Trotskistlerin de boşluğunu ve kofluğunu en açık
biçimde gözler önüne sererek, Leninizmin biricik doğru devrimci teori
olduğunu bir kez daha kanıtladık. Bu tartışmalar sürecinde
Trotskistler hayal ettiklerinin tam tersi bir sonuçla karşılaştılar.
Kesin bir bozguna uğradılar. Ondan sonra Türkiye’de bir daha
kendilerini toparlayamadılar.
Bu
süreç sonunda da, dahil olan Sol Gruplar, her zaman yaptıkları gibi,
yine kaçıp gittiler. Küçükburjuva Anarşistliklerinden vazgeçmediler.

1991 SONRASI ORTAMI
Bu
tarihte bildiğimiz gibi Sovyetler Birliği ve Sosyalist Kamp çöktü…
Dünyada çok büyük bir boşluk oluştu, dengesi bozuldu bir anlamda
dünyanın… Başta ABD gelmek üzere büyük emperyalist devletler dünyayı
babalarının çiftliği gibi görmeye ve bu doğrultuda davranmaya
başladılar. Tüm dünyada sosyal haklar, sendikalaşma-örgütlenme hakları
budandı-kısıtlandı… Milyarlarca çalışan ve ezilen insan, var olan derme
çatma örgütlerini de yitirdiler… Örgütsüzleştirildiler, böylece de köle
durumuna düşürüldüler… Gerçek ücretler ve sosyal haklar her geçen gün
biraz daha budandı…
Tabiî
böyle bir ortamda halkın gerçek dostu olan devrimcilerin halka sahip
çıkması ve onu örgütlemesi her zaman olduğundan daha da yakıcı bir önem
kazandı. Ancak Sosyalist Kamp’ın çöküşü Devrimci Ortamda da büyük bir
yıkıntıya-tahribata yol açtı… Devrimci gruplar sayıca-nicelikçe
küçüldü. Nitelikçe de geriye gittiler…

DEVRİM HEDEFİNDEN UZAKLAŞAN KÜÇÜKBURJUVA SOL GRUPLAR,
GRUP PARTİLERİ KURARAK DEREBEYİLEŞTİLER
Sosyalist
Kamp’ın çöküşü bizim Küçükburjuva Sol Grupları da olumsuz yönde
etkiledi. Devrimci teoriyi bilmeyen bu grup şefleri inançlarını önemli
bir oranda yitirdi. Tabiî devrim hedeflerini de yitirmiş oldular bu
inanç kaybıyla… O zaman, güçlü, birleşik gerçek bir Devrimci Partiye de
pek ihtiyaç yok diye düşünmeye başladılar… Varsın küçük olsun ama benim
olsun. Yani “baş ben olayım da gerisi o kadar önemli değil
gerici, küçükburjuva anlayışına kapıldılar, bu grupların tepesinde
bulunan şefler… Bu anlayış onları gerçek devrimcilikten, Derlenişten,
Birlikten ve Devrim hedefinden kopardı ve birer derebeyine dönüştürdü…
1991 sonrasında belli başlı grupların hepsi Grup Partisine dönüştü. Kendisine bu adı vermeyen birkaç küçük grup kaldı.
Eskinin
Hareket tarzında örgütlenen grupları, şimdi Grup Partisi biçiminde
örgütlenmişlerdi. Yani Türkiye Sol Cephesi Grup Partileri konağına
girmişti. Tabiî bu arada Derleniş ve Birlik anlayışından da iyice
kopmuştu bu biçime bürünen gruplar. Çünkü bunların her biri Proletarya
Partisinin kendisi olduğunu ileri sürüyordu. Proletarya Partisine de
ulaşıldı mıydı, birlik sorunu aşılmış demekti. Onlara göre durum buydu
artık…

LEGAL GRUP PARTİLERİ
LEGALİTE SAYESİNDE NİCEL OLARAK BİR ÖLÇÜDE DE OLSA BÜYÜDÜLER
Bunlara
örnek, Yeni Sahte TKP (Bir de eskisi vardı bildiğimiz gibi. O, Z.
Baştımar ve İ. Bilen’in SahteTKP’siydi. Sonradan TİP’le birleşip TBKP
adını aldı ve Sovyetler Birliği’nin çöküşüyle birlikte 1991’de Tarih
oldu…), ÖDP ve EMEP’tir.
Bunlar
legalitenin sunduğu imkânların yardımıyla bir ölçüde de olsa şiştiler.
İnsanları legal örgütlerde bir araya getirmek, teşkilatlandırmak daha
kolaydır bildiğimiz gibi… İnsanlar buraları daha güvenli buldukları
için herhangi bir endişeye düşmeden gelip gitmeye başlarlar… Giderek de
ısınırlar ve bağlanırlar o örgüte…
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
TekYolDevrim
Bitanecik Admin
Bitanecik Admin
TekYolDevrim


Mesaj Sayısı : 349
Kayıt tarihi : 18/04/08

Halkın Kurtuluş Partisi Empty
MesajKonu: Geri: Halkın Kurtuluş Partisi   Halkın Kurtuluş Partisi Icon_minitimePaz Haz. 01, 2008 1:01 pm

Sonra
bir Parti, grup partisi de olsa bir siyasi hedef gösterir kitlelere.
Partisiz o hedefi göstermeniz çok daha zor oluyor… Hedefi insanların
kafasında somutlamanız, partisiz, oldukça zorlaşıyor… Bu sebeplerden
insanlar grup partisi de olsa bir partiye daha sıcak bakıyor… İşte bu
yüzden bu grup partileri belli ölçüde de olsa şişti.
Bizse bu imkândan yoksun olduğumuz için aynı nicel gelişimi gösteremedik… Yani bunlarla aramızda eşitsiz bir yarış
durumu oluştu. Ve bu eşit olmayan yarışın bizim aleyhimize sonuçlar
doğurması kaçınılmazdı… Bu durum, onların, kendilerinde aslında olmayan
nitelikleri varmış gibi görmelerine-bulmalarına yol açtı… Kendilerini
dev aynasında görmeye başladı bu küçükburjuva gruplar… Teorik ve pratik
bir kaliteleri olmadığını yani çapsızlıklarını görmez oldu bu grup
partilerinin tepesindeki küçükburjuva şefleri… Tabiî Derlenişten ve
Birlikten de iyice kopup uzaklaştılar… Oysa bunların, çok iyi biliyoruz
ki, devrimci kavganın hiçbir ciddi sınavını geçebilecek kaliteleri
yoktur. Bunlar yumuşak, ılıman günlerin devrimcisidirler.
Bunlarla
aramızda sürmekte olan eşitsiz yarışa daha fazla katlanmamız, devrimci
hareketin çıkarları açısından doğru olmazdı. Bu sebepten bizim de artık
Grup Partisine geçmemiz gerekiyordu.

PARABABALARI DEVLETİ,
ÖNCÜ GRUP OLMAMIZI ENGELLEDİ
Devrimci
Hareket, ne yazık ki, hâlâ küçükburjuva tabakaları aşıp İşçi Sınıfına
yaygın bir biçimde ulaşamamıştır. Bu yüzden devrimcilerimizin ezici
çoğunluğunu aydın küçükburjuvalarımız oluşturmaktadır.
Küçükburjuvazinin en önemli birkaç özelliğinden biri de güce tapıcı
olmasıdır. Küçükburjuva, doğru devrimci teori ve pratikten çok, sayıca
güçlü olan gruptan etkilenir. Onun yanında veya safında olmak ister.
Bu, onun kendine güvensizliğinden kaynaklanır. Kendine güvensizliği de
onun, egemen üretim yordamı içinde dolaysızca rol oynayan modern bir
sosyal sınıf olmayışından ileri gelir… Bu sebepten o, tutarlı bir
ideoloji edinemez. İki modern sınıf (Burjuvaziyle Proletarya) arasında
sallantıda kalır…
Biz, Devrimci Ortamın bu zaafını aşmak için Öncü Grup
olmak gerektiğini netçe biliyorduk. Bunu başarabilseydik, Küçükburjuva
Devrimci Grupları etkileyip Derlenişe; ardından da Birliğe razı
edebilirdik. Bunun için çok uğraştık. Yoldaşlarımız buna tanıktır. 12
Eylülün en ağır şartlarında bile sınıftan kopmadık, mücadeleyi
kesintiye uğratmaksızın, sınıf içinde çalışmalarımızı sürdürdük.
Özellikle 1990 sonrasında, Öncü Grup olmamızı sağlayacak imkanlar da
yakaladık ve çok yoğun emek harcayarak o imkanları değerlendirdik.
Metal, Nakliyat, Petro-Kimya, Tekstil-Dokuma, Seramik, Genel Hizmetler
işkollarında sayısız örgütlenmeler, işgaller, grev ve direnişler
gerçekleştirdik:
Hurma Elektronik Grevi, Yurtiçi Kargo Direnişi, Aras Kargo İşgal-Direniş ve Grevi, Ankara Tekel Atlaş Direnişi, İzmir Gerçek Nakliyat Direnişi, Öztek Tekstil Direnişi, Aktif Dağıtım Direnişi, Kartal Kartursaş İşgali, Bursa Komteks Direnişi, Bursa Gintem Direnişi, Albayrak İşgal-Direnişi ve Grevi, Hedef Dağıtım Direnişi, Orgaz Direnişi, Kenteks Direnişi, Bursa Low Profile Direnişi, Hisar İplik İşgali, Blok Dolar Direnişi, İzmir Oto Cam Direniş ve Grevi, Ramzey Direnişi, Pirelli Ekolas Direnişi gibi onlarca direniş yürüttük.1990’dan
bu yana nice fedakârlıklarla, yiğitliklerle ve yoğun emekler harcayarak
gerçekleştirdiğimiz, oya gibi işlenmiş bu İşgal-Grev-Direnişlerle ve
sınıf içindeki diğer çalışmalarımızla on bini aşkın işçiyi örgütledik…
Bunu, bu süre içinde hiçbir devrimci grup yapamamıştır. Fakat her
seferinde, ilkin, o şartlarda, aşılmaz bir şekilde Parababaları
Devletini karşımızda bulduk. Örgütlediğimiz ve ardından da çok daha
fazlasını örgütleyeceğimiz işçileri, kendi kanunlarını da çiğneyerek,
Parababaları Devleti saflarımızdan çekip aldı…
Ve
bu saldırılar onlarca yoldaşımızın, gecesini gündüzüne katarak aylarca
süren bir örgütleme sürecinde ortaya koyduğu-yarattığı emeğin bir anda
heba olmasına yol açtı. İzmir-İzelman örgütlenmesi ve 12Eylül sonrası
ilk örgütlü işgal eylemi olan Aras Kargo İşgali; ardından devam eden
Direniş ve Grevinde devletin kendi kanunlarını hiçe sayan tutumu buna
örnek gösterilebilir.
Parababaları
Devletinden başka, Küçükburjuva Sol Gruplar da bize karşı genelde
düşmanca bir tutum aldılar ve emeklerimizin heba olması için ellerinden
geleni yapmaktan geri durmadılar… İzmir-İzelman örgütlemesi ve Aktif
Dağıtım Direnişinde bu grupların bize karşı sergiledikleri düşmanca
tutum da buna örnek gösterilebilir…
Bu
engellemelerde devletin tutumu belirleyici rol oynamıştır. Devlet
kanunsuzluk yapmasaydı, küçükburjuva sollarımızın ve sarı
sendikacıların engellemelerini aşabilirdik… Fakat üçü birleşince bizim
için aşılmaz bir sete dönüşmüştür bu engellemeler.
Eğer bunları aşabilmiş olsaydık 1 Mayıs’lara
ve benzeri eylemlere üç bin, beş bin işçi getirmemiz ve onlarla
devrimci sloganlarımızı haykırmamız oldukça kolay olacaktı… Tabiî bu
işçiler devrimci ideolojimizi de benimsemiş olacaklardı aynı zamanda…
Böyle bir durum kuşkusuz Küçükburjuva Sol Ortamımızı derinden
etkilerdi-sarsardı… O zaman da bu insanlar ne dediğimizi-neyi
savunduğumuzu anlamak için dinlemeye başlardı bizi. Ve kuşkusuz
Derleniş-Birlik Tezimizin doğruluğunu kavrarlardı... Ancak bu
olamadı... Biz elimizden geleni eksiksiz yaptık... Ama başta
Parababaları Devletini yenemedik... Sonra da Küçükburjuva Sol
Grupların, Kıvılcımlı’ya ve bize karşı oluşturdukları adsız-dilsiz ve
sinsi ittifakı parçalayamadık. Bu yüzden de Öncü Grup olamadık.
Emeklerimiz büyük ölçüde boşa gitti. Ve birçok kez başa dönmek zorunda
kaldık, bırakıldık... Bu biçimde kaldığımız sürece de bu engelleri
aşmamız bir hayli uzak görünüyor... İşte bu sebepten biçim
değişikliğine gitmemiz çok faydalı olacaktır. En azından aramızdaki
eşitsiz yarış, bir anlamda“haksız rekabet” ortadan kalkmış olacaktır...
Ayrıca buna ilaveten de çalışan ve ezilen Kara Halk Yığınlarına,
programımızla somut bir hedef gösterebilmemiz imkân dâhiline girecektir.

DERLENİŞ’İ
GRUP PARTİSİ BİÇİMİ ALTINDA SAVUNUCAĞIZ
Adımız
gibi biliyoruz ki gerçek Proletarya Partisi, İşçi Sınıfıyla bağ kurmuş
Marksist-Leninist Grupların belirli prensipler çerçevesinde
birleşmesinden doğacaktır. Bu hedefe Kıvılcımlı, “Büyük Derleniş”
yolundan yürünerek varılacağını söylemiştir. İşte şimdi biz sol
grupları bu yola Grup Partisi olarak çağıracağız. Derleniş ve Birlik
mücadelesini bu çatı altında yapacağız. Bugüne dek Grup Partisine
karşıydık haklı olarak... Böylesi yapıların Derleniş ve Birlik
mücadelesine zarar verdiğini söylüyorduk. Fakat söz dinletemedik
yukarıda da belirttiğimiz gibi. Sol grupların ezici çoğunluğu bu yapıya
büründü... Böyle olunca bizim için de bu yapı içine girmek kaçınılmaz
oldu... 47 yıldan beri özenle kaçındığımız bir yapıya bugün bürünmek
zorunda kaldık. Buna mecbur bırakıldık...
Bu davranışımız tam da Hz. Ömer’in şu vecizesinin kapsamı içine girer:
Akıllı insan, yalnızca iyi kötü seçimi yapabilen değil, ayrıca iki kötünün de iyisini seçebilendir.
Yani iki kötünün daha az kötü olanını, daha az zararlı olanını seçebilendir.
Söylediğimiz
gibi, mevcut durum bize dolayısıyla da Derlenişe-Birliğe zararlı
sonuçlar doğurmaya başlamıştı. Başka türlü söylersek; bizim doğru olan
mevcut tutumumuz, durumumuz (yapımız), diğer grupların, grup
partilerine dönüşmelerinden dolayı, bize zarar veren sonuçlar üretmeye
başladı. Aramızda eşitsiz bir yarış ortamı doğurdu. Bu da Derlenişe ve
Birlik Meselesine zararlı olmaya başladı... İşte buna çare olsun,
oluşan zararı ortadan kaldırsın diye, biz de Grup Partisi yapısına
geçmek gereği duyduk... Buna zorlandık. Hani insanlar çok zorlanırsa,
istemedikleri şeyleri de yaparlar... İşte bizimki de böyle oldu...
Tekrar
vurgulayalım ki, Derleniş’i asla unutmuş ve atlamış değiliz... Bu
problem dün olduğu gibi bugün de Türk Solunun en yakıcı meselesidir...
Bunu aşmadan etkin ve başarılı mücadeleler veremeyiz... Hep yeniliriz
yerli-yabancı Parababaları Çetesi karşısında...
Biz Grup Partisi olduğumuzu asla unutmayacağız ve gözden ırak tutmayacağız...
Derleniş ve Birlik meselesinin en acil, en yakıcı problemimiz olduğunu da...
Bunu
gerçekleştirmek için Grup Partisi çatısı altında Öncü Grup olmaya
çalışacağız öncelikle. Sonra da Derleniş ve Birliği sağlayıp gerçek
Proletarya Partisini Yeniden Örgütleyeceğiz... Yakın hedefimiz veya
öncelikli amacımız budur... Uzak hedefimizse tabiî ki Demokratik Halk
Devrimini başarıya ulaştırıp Halk İktidarını kurmak, Sosyalist Devrime
sıçramaktır.
Bu
görevler er veya geç başarılacaktır, gerçek Marksist-Leninistler
(Proletarya Devrimcileri) tarafından... Bundan zerrece şüphemiz
yoktur... Bu süreci ne kadar kısaltırsak halklarımız o kadar az acı
çekecektir...
Dost da düşman da bizi böyle bilsin...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
TekYolDevrim
Bitanecik Admin
Bitanecik Admin
TekYolDevrim


Mesaj Sayısı : 349
Kayıt tarihi : 18/04/08

Halkın Kurtuluş Partisi Empty
MesajKonu: Geri: Halkın Kurtuluş Partisi   Halkın Kurtuluş Partisi Icon_minitimePaz Haz. 01, 2008 1:02 pm

Halkın Kurtuluş Partisi ile ilgili herşeye buradan ulaşabilirsiniz.

http://www.kurtuluspartisi.org
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
-DEVRİMCİ-
Moderatör
Moderatör
-DEVRİMCİ-


Kadın Mesaj Sayısı : 541
Nerden : Denizlerin Yolundan..
Kayıt tarihi : 20/04/08

Halkın Kurtuluş Partisi Empty
MesajKonu: Geri: Halkın Kurtuluş Partisi   Halkın Kurtuluş Partisi Icon_minitimeÇarş. Haz. 04, 2008 3:24 pm

paylaşım için sağol yoldaş emeğine sağlık.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Devrmici_Deniz
Moderatör
Moderatör
Devrmici_Deniz


Kadın Mesaj Sayısı : 426
Yaş : 29
Nerden : Tam Bağımsız Türkiye'den
Meslek : Devrimci Öğrenci
Kayıt tarihi : 20/04/08

Halkın Kurtuluş Partisi Empty
MesajKonu: Geri: Halkın Kurtuluş Partisi   Halkın Kurtuluş Partisi Icon_minitimeCuma Haz. 06, 2008 12:36 pm

Paylaşım için teşekkürler...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Halkın Kurtuluş Partisi
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Siyaset :: Devrimci Örgütler :: Devrimci Partiler-
Buraya geçin: