NEDİR KAYPAKKAYA VE TKP/ML'NİN GÖRÜŞLERİ? Kaypakkaya, ülkemizin sosyo-ekonomik yapısını tahlil ederken Marksist-Leninist-Maoist evrensel ilkeleri ülkemizin somut şartlarına yaratıcı şekilde uygulayarak, toplumsal statümüzün emperyalizme bağlı yarı-sömürge, yarı-feodal olduğunu belirledi. Ülke devrimimizin içinde bulunduğu süreci Demokratik Halk Devrimi (DHD) olarak tespit etti. DHD'nin hedeflerinin emperyalizm ve onun ülkemizdeki dayanakları olan komprador kapita-lizm ve feodalizmin olduğunu ifade etti. Komprador kapitalizme ve feodalizme karşı verilen mücadelenin aynı zamanda emperyalizmi hedeflediğini, bunun nedenlerinin ise DHD'nin, demokratik ve milli yanlarının iç-içe olmasının bir sonucu olduğunu belirtti. Toplumumuzda olan başlıca çelişkiler içerisinde, baş çelişkinin, feodalizm ile geniş halk yığınları arasında olduğunu, çözümünün ise proletarya partisi önderliğinde Yeni Demokratik Devrim (YDD)olduğunu bizlere gösterdi. YDD'nin özünün ise toprak devrimi olduğunu her türden revizyonist ve opor-tünistlere karşı açıkça ortaya koydu. Kaypakkaya sınıf-ların mevzilenmesi sorununda, devrimin dostlarını işçi sınıfı, yoksul ve orta köylülük, şehir küçük-burjuvazisi ve milli burjuvazinin sol kanadı olduğunu net vurgulamış, bunlardan işçi sınıfının devrimde öncü güç, yoksul ve orta köylülüğün ise temel güç olduğunu belirtti. Bu anla-yışdan hareketle, devrimimizin işçi-köylü temel ittifakı üzerine inşa edileceğini bizlere gösterdi. Kaypakkaya, emperyalizmin ülkemizdeki uşakları olan ve devlet iktidarını paylaşan eğemen sınıfların, şe-hirlerde komprador burjuvazi, kırlık alanlarda ise feodal toprak ağaları sınıfı olduğunu belirledi. T.C devletinin kuruluşundan beri faşist, faşizmin ise ülkemizde kompra-dor burjuvazi ve feodal toprak ağalarının iktidar biçimi ve sürekli olduğunu açık, net biçimde ortaya koydu. Kaypakkaya, ülkemizin emperyalizme göbekten bağımlı yarı-sömürge, yarı-feodal sosyo-ekonomik statü-sünden ötürü, devrimimizin dengesiz ve karmaşık bir gelişim süreci izleyeceğini bizlere gösterdi. Devrimin yolunu halk savaşı olduğunu, halk savaşı askeri strate-jisinin ise basitten karmaşığa, küçükten büyüğe, kırlar-dan şehirlere iktidarı parça parça, kızıl siyasi iktidarlar kurarak uzun bir sürece tekabül edeceğini tespit etti. Komünist partisi esas görevinin, kızıl siyasi iktidarlar için gerilla savaşı vermesi gerektiğini, temel çalışma alanların köylülük olduğunu, parti örgütlenmesinden sonra gelen temel örgütlenmenin, ordu örgütlenmesi olduğunu tespit etti. Ülkemizin sosyo-ekonomik yapısı, askeri-politik-ekonomik vb. gerçekliğinden ötürü silahlı mücadelenin devrimimizin başında sonuna kadar esas mücadele biçimi olduğunu bütün revizyonist-oportü-nistlere karşı net biçimde ortaya koydu. Kaypakkaya, anti-faşist mücadelenin demokratik halk devrimi mücadelesinden ayrı ele alınamayacağını belirterek, faşizmin ancak ve ancak Demokratik Halk Devriminin zaferi ile yenilebileceğini tespit etti. D.H. Devriminin üç temel silahının olduğunu, bunların; komünist partisi, kp öncülüğünde halk ordusu ve halkın birleşik cephesi olduğunu net biçimde ortaya koydu. Komünist partinin esas olduğunu ve siyasal-ideolojik-örgütsel-askeri olarak tüm örgüte ve silaha öncülük ettiğini vurgulamış ve kp'nin tarihi önemini, misyonunu ve öncü rolünü açık ifade etti. Kaypakkaya, Kemalist hareketin ve kemalizmin açık tahlilini yaparak, devrimci saflarda 50 yıl süren ke-malizm hayranlığına büyük ve güçlü darbe indirdi. Kemalizmin hayranlarına, K.******'ü 'devrimci', 'ileri-ci' gösteren solculara ve onunla övünen her renkten revizyonist-reformist-opurtünist-küçük-burjuvalara, 'kur-tuluş savaşı'na önderlik eden kemalistlerin, türk- müslü-man komprador ve büyük toprak ağaları sınıfının temsil-cileri olduğunu kanıtlarıyla ortaya koydu. Kemalizmin eğemen sınıfların ırkçı, faşist ideolojisi olduğunu, çeşitli milliyetlerden işçi sınıfı, emekçi halkımız, farklı milli-yetler içinse vahşet, barbarlık, soykırım, katliam olduğu-nu, kemalist hayranlığın en üst boyutta olduğu bir dönemde net biçimde ifade etti. Faşist T.C devletinin, kemalizmin ırkçı ideolojisi üzerine inşa edildiğini ve kendisinden olmayanlar üzerinde her çeşit vahşetti esirgemediğini somut kanıtlarıyla ortaya koydu. Kaypakkaya, kürt ulusunun devrimci saflarda dahi ulus olarak görülmediği, varlığının inkar edildiği bir dönemde, ülkemizin çok uluslu bir ülke olduğunu, tüm çarpıtmalara ve inkar politikasına karşı çok açık ifade belirti. Türklerden başka ezilen bağımlı ulus olan kürt ulusu ve diğer azınlıkların bulunduğunu ve bunlar üze-rinde milli zulmün azgınca sürdürüldüğünü, asimilasyon ve soykırımın ise faşist devletin esaslı politikası olduğunu kanıtlarıyla ortaya koydu. Kaypakkaya, enternasyonal proletaryanın ulusal soruna ilişkin olan evrensel ilkeleri kendisine temel alarak, türk şövenizmine ve kürt milliyetçiliğine karşı, ulusal soruna tek marksist-leninist-maoist çözümler getirendir. Kaypakkaya, "ulusların kendi kaderini tayin hakkı"nı kayıtsız şartsız savunmuş, tüm milliyetler için tam hak eşitliği, çeşitli milliyetlerden işçi sınıfı ve halkların birliğinin önemine özel dikkat çekti. Ulusal sorunun çözümünü, ezilen ulus burjava bayrağı altında ve örgütlenmesi etrafında değil, enternas-yonal proletaryanın bayrağı altında ve proletarya partisinin saflarında birleşmenin zarruiriyetini ve nedenlerini net biçimde belirtti. Kaypakkaya, asgari ve azami proğramda MLM bir hattı savundu ve bu hatta en iyi biçimde önderlik etti. "Devrimimiz dünya proleter devrimlerinin ayrılmaz ve kopmaz bir parçasıdır" dedi. Ayrı ülkelerde devrim aşama farkları ne olursa olsun, sonuçta proletaryanın evrensel bilimi önderliğinde hepimizin ortak hedefi olan komünizmde birleşeceğimizi açıkça vurguladı. Kaypak-kaya'nın sorunlara yaklaşımı dar çerçevede değil, enternasyonal proletaryanın dialektik-materyalist yönte-mini kendisine rehber alarak, sorunları incelemede ulusal-uluslararası, nesnel-öznelliği, evrensel-özgüllüğü temel yaklaşımı kullandı. Uluslararası Komünist hareke-tin (UKH) sorunlarına kafa yordu ve doğru temelde sahip çıktı. Kurucusu olduğu TKP/ML'nin Paris Komünü, Büyük Ekim devrimi, 1949 Çin devrimi ve Büyük Proleter Kültür Devrimi'nden ciddi şekilde esinlendiğini, bu komünist güzergahın en kararlı mirasçısı olduğunu açık biçimde ifade etti. Kaypakkaya, enternasyonal proletarya ustalarından Stalin'nin ölümünden sonra Sovyetler Birliği Komünist Partisi (SBKP)'nin başına çöreklenen Kruşçev-Brejnev modern reviyonizmine açık tavır aldı. Sovyetler Birliği-nin sosyalist maskeli sosyal-emperyalist ülke olduğunu net biçimde ortaya seren Kaypakkaya, Kruşçev-Brejnev modern revizyonistlerinin Çin Komünist Partisi (ÇKP) ve başkan Mao'ya saldırılarının yoğunlaştığı bir dönemde, ÇKP ve başkan Mao'yu modern-revizyonizme karşı kararlıca savundu. Bununla da yetinmeyen Kaypakkaya, başkan Mao'nun enternasyonal proletaryanın bilimine yaptığı nitel katkıların, sıradan katkılar değil, enternas-yonal proletaryanın bilimin yeni bir aşamasına tekabül eder düzeyde olduğunu ifade etti. Başkan Mao'nun özellikle; sömürge, yarı-sömürge ülkelerde devrim stratejisi, proletarya diktatörlüğü altında devrimin sürdü-rülmesi, sosyalist toplumun tahlili, sosyalizmde sınıflar ve sınıf mücadelesi vb. alanda bilime yaptığı katkıların, Marksizm-Leninizm'de yeni bir aşamayı ifade eden gelişmeler olduğunu kabul etti. Kaypakkaya, sosyalizmde proletarya diktatörlüğü altında sınıf mücadelesinin daha karmaşık ve devrim öncesi durumdan çok daha zor olduğunu bizlere gösterdi. Yeni burjuvazinin sosyalizmde parti ve devlet mekaniz-ması içerisinde gizlendiğini, amaçlarının ise her fırsatta sosyalizmi yıkıp kapitalizmi geri getirmek olduğunu belirleyerek, salt ekonomik alanda verilen mücadelenin çok yetersiz kalacağı, siyasal-ideolojik-kültürel alanda da mücadelenin mutlak verilmesi gerektiğini açık vurguladı. Çin'de yeni burjuvaziye, yeni kapitalist yolculara karşı başkan Mao önderliğinde başlatılan BPKD'nin uluslar-arasında ki önemine büyük değer vererek, böylesi devrimlerin sürekli olması gerektiğini ortaya koydu. Kaypakkaya, yanlızca sosyalizmi savunmakla kal-madı, aynı zamanda "her kesin ihtiyacı kadar, herkesin yeteneğine göre" şiarının somutlaştığı sınıfların, devletin ve partinin ortadan kalktığı, üretim araçlarının toplumun bütünün kollektif malı olduğu, nihai hedefimiz olan komünizmi kararlıca savundu. Kaypakkaya, toplumu sürekli ileriye götürmek, dönüştürmek ve yeni yeni devrimlerle taçlandırmak için Marks, Engels, Lenin, Stalin ve Mao yoldaşlarının bilimsel öğretilerine mutlak dayanmaktan geçtiğini gösterdi. Bütün revizyonist, troçkist, oportünist çarpıtmalara karşı net tavır alarak, bu öğretilere doğru temelde sahip çıktı. Kurucu önderimizin gösterdiği yol, demokratik halk devrimi, sosyalizm ve komünizme emin adımlarla yürümenin yoludur. Dün olduğu gibi, bu günde Kaypak-kaya ve kurucusu olduğu TKP/ML'nin görüşleri yolu-muzu aydınlatmaya devam ediyor. Şan olsun, önderimiz Kaypakkaya ve kurucusu olduğu partimiz TKP/ML'nin siyasal-ideolojik-örgütsel-askeri hattında kararlıca yürüyenlere! Şan olsun, enternasyonal proletaryanın, dünya proleter devrimlerinin çıkarlarını her şeyden üstün tutan ve MLM'min teori-pratik birliğini kendisine rehber alan militanlara!