Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Adımlarımız Yeri Göğü Sarsıyor, İhtilalimiz Büyüyor...
 
AnasayfaKapıGaleriLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 Mahir Çayan'ın Sınıflara Karşı Bakışı 4.Kısım

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
adalı
Test-Mod
Test-Mod
adalı


Kadın Mesaj Sayısı : 325
Nerden : 6 Mayıs 1972 tarihinden
Kayıt tarihi : 22/04/08

Mahir Çayan'ın Sınıflara Karşı Bakışı 4.Kısım Empty
MesajKonu: Mahir Çayan'ın Sınıflara Karşı Bakışı 4.Kısım   Mahir Çayan'ın Sınıflara Karşı Bakışı 4.Kısım Icon_minitimePtsi Nis. 28, 2008 12:35 pm

ASKERİ YAN, İDEOLOJİK VE POLİTİK YANDAN
AYRI OLARAK ELE ALINAMAZ

Savaş, politikanın silahla sürdürülmesidir. Her değişik askeri strateji ve taktik, değişik ideoloji ve politikanın bir ifadesidir. Mesela, emperyalizmin işgali altındaki ülkelerde devrimin zaferi için kırlardan şehirlere doğru bir askeri stratejiyi öneren görüşün ideolojik ve politik çizgisi ayrıdır, şehirlerden kırlara doğru bir stratejiyi öneren görüşün ideolojik ve politik çizgisi ayrıdır. Birincinin ideolojik ve politik çizgisi proleter devrimci bir çizgidir. İkincisinin ki ise oportünist bir çizgidir.
Askeri yan hiçbir zaman ideolojik ve politik yandan ayrılamaz. Bütün oportünistler bu ayrılmaz iki yanı daima birbirinden ayırırlar. Bunun en somut örneği ülkemizdeki çeşitli oportünist fraksiyonların tahlilleridir.
PDA kalpazanlarına göre, "karşı-devrim cephesinin en zayıf olduğu alan kırlardır. Temel savaş alanı kırlar olduğu için, temel güç köylülerdir", demek, devrimde sınıfların mevzilenmesi tahlili, askeri bir zorunluluk gibi bir taktik meseleye bağlandığı için yanlıştır (Bkz. PDA, sayı: 29, s: 3).
Aynı temel görüşü, başka ifadelerle Mihrici Aydınlık da savunmaktadır. Mihrici Aydınlık'a göre, kırların veya şehirlerin temel alınması tamamen bir askeri meseledir. Askeri bir mesele olduğu için, bunun devrimde sosyal sınıfların mevzilenmesi gibi ideolojik ve politik bir konuda rolü yoktur (Bkz. ASD, sayı: 27, s: 209).
Ve bu koroya "Yeter Be" yazısı ile Kıvılcımlı Sosyalist Gazete de katılmaktadır (Bkz. Sosyalist Gazete, sayı 9-16).
Görüldüğü gibi, ilk bakışta birbirinden tamamen ayrı olan, birbirinin can düşmanı gibi gözüken, bu üç fraksiyon, bu temel meselede birleşmektedir. Bu mesele de, şu ya da bu sıradan bir mesele değil, devrim teorisinin temel meselesidir.
Bu üç fraksiyona göre, meselenin askeri yanı ile ideolojik ve politik yanı ayrıdır. Leninist devrim teorisi ve bu teoride sınıfların konumu, ideolojik ve politik bir meseledir; bunu askeri bir meseleye bağlamak yanlıştır. İdeolojik ve politik mesele ile askeri mesele ayrıdır.
İşte Türkiye'deki oportünizmin üç ayrı çehresi [4*] (tabii TİP'li hainler herkesçe malumdur). Bu görüşler, özde gerilla savaşına karşı olan, programlarında ise "bütün mücadele metodlarına yerine göre başvurulur, hatta kırlar temeldir, ama önce şehirlerde proletaryayı örgütleyelim..." diye yazan Latin Amerikanın herhangi bir ülkesinde, üç dört tane birden "parti" örgütlenmesi içinde olan, revizyonist ve oportünist fraksiyonların görüşlerinin aynısıdır.
Bu görüşler sakat ve anti-marksist görüşlerdir. Meseleyi bu şekilde koymak, halk savaşından hiçbir şey anlamamaktır. Halk savaşı politikleşmiş bir askeri savaştır. Yani sosyalistlerin halk savaşındaki temel mücadele metotları askeri savaş metodudur. Bu savaş klasik savaş metoduyla değil, politikleşmiş askeri savaş metoduyla yürütülür. Bu savaşta, bütün demokratik ve ekonomik amaçlı hareketler, kitle gösterileri, vs. bu politikleşmiş askeri mücadeleye tabidir. Çalışma tarzında, devrimcileri revizyonist ve oportünistlerden ayıran temel kriter budur.
Emperyalizmin işgalinin varlığı bizzat karşı tarafın zora başvurması demektir. Karşı taraf zora başvurduğu için, devrimci temel politika, askeri mücadeleyi esas alır. [5*] Sınıfların eyleme sokuluşu ve mücadele alanlarının seçilişi bu politikanın ışığı altında olur.
Emperyalizmin işgali altındaki ülkelerdeki bütün revizyonist ve oportünist fraksiyonlara göre silahlı savaş teknik bir meseledir; taktik bir meseledir. Esas olan yığınların bilinçlendirilmesi ve silahlı savaş için sosyal ve psikolojik şartların hazırlanması ve yaratılmasıdır. Oysa silahlı mücadelenin objektif şartları, emperyalizmin işgalinden dolayı her dönemde vardır.
Silahlı mücadele için objektif şartların var olduğu durumlarda, yığınları bilinçlendirme ve örgütlendirme ile silahlı savaşı bu şekilde ayırmak her çeşit oportünizmin ve pasifizmin evrensel karakteridir. Mesela, 1905 ayaklanması arifesinde Rusya'daki Legal Marksizm'in sözcüsü olan Struve diyor ki: "Silahlı ayaklanma sonuçta bir teknik meseleden başka bir şey değildir. Yığınların bilinçlendirilmesi ve psikolojik şartların hazırlanması en önemli ve acil olanıdır." (Lenin, İki Taktik, s. 81).
İşte ülkemizdeki bu üç oportünist fraksiyonun temel görüşü bu formüle edişin şu veya bu şeklinden başka birşey değildir. Bir başka deyişle Struve mantığının, şu veya bu biçimde derinleştirilmesidir. "Emperyalizme en öldürücü darbeler, dünyanın kırlık bölgelerinde vurulmaktadır. Emperyalist zincirin en zayıf halkaları dünyanın kırlarıdır. Bu yüzden dünyanın baş çelişkisi köylü halkları ile emperyalizm arasındadır" şeklindeki çağdaş baş çelişkinin leninist tespiti yanlıştır. Çünkü bu tespit askeri zorunluluk gibi bir taktik meseleye dayandırılmaktadır.
İşte bu üç fraksiyonun meseleye yukarıdan bakan, çok bilmiş tahlillerinin vardığı sonuç budur!
Genellikle bizim gibi ülkelerde pasifist gruplar "biz halk savaşına karşıyız" diye ortaya çıkmazlar (TİP'li hainler hariç).
Görünüşte herkes halk savaşını savunur. Maksat birdir, ama rivayetler muhteliftir. Bu rivayetlerin biraz üzerinde durulunca görülür ki maksat da bir değildir. Pasifizmin esas niyeti teslimiyetçiliktir; savaşmamaktır. Onların savunduğu, marksist terminoloji ile allanıp pullanmış, yaldızlanmış bir teslimiyetçilikten başka birşey değildir. Bunu kimisi "proletarya temel güçtür", kimisi "Proletarya ve yoksul köylüler temel güçtür", bazısı da "köylüler temel güçtür" diyerek yapar.
Bu yüzden "Castrist", "Guevarist" veya 'Marksist" ayrımları temelde hiçbir şeyi ifade etmeyen suni ayrımlardır. Bunun en iyi ve en somut örneğini ülkemizde görmekteyiz. Halk savaşını ağzından hiç düşürmeyen ve revizyonizme karşı korkunç (!) bir kampanya açmış olan "Mao"cu kalpazanlarımız, revizyonizmle itham ettikleri öteki gruplarla temelde aynı tahlili yapmaktadırlar.
Pratikte hedef şaşırtmaktan başka bir iş yapmayan bu kalpazanların anlayışına göre halk savaşı, köylülerin savaşıdır. Savaşacak olan fukara köylülerdir. Onların görevi ise, savaşmak değil, köylüler arasında Mao Tse Tung düşüncesini yaymaktır. ["Gerilla savaşında küçük burjuva aydın kadroların görevi nedir? Onların görevi kırlık alanlara giderek, köylü kitleleri arasında Mao Zedung düşüncesini yaymaktır." (PDA, sayı 25, s. 40)]
Bunların "silahlanın, ayaklanın..." gibi çığırtkanlıklarının nedeni, bu ifadeden sonra iyice anlaşılıyor. Nasıl olsa, silahlanacak ve savaşacak olan kendileri değildir, savaşacak olan fukara köylülerdir! Çünkü halk savaşı fukara köylünün savaşıdır, küçük-burjuva aydınının değil! Bu küçük-burjuva aydınlarının görevi köylülere sosyalizmi ulaştırmaktır. Ve bir küçük-burjuva aydın kadrosu olarak PDA kadrosu da Anadolu'ya yolladıkları PDA dergisi ve İşçi-Köylü gazetesiyle bu görevlerini (sosyalizmi yayma görevlerini) layıkıyla yapıyorlar (!). Ve silahlı savaş dönemi başladığı zaman artık bunların görevi de bitecektir. Artık köylüler, kendi savaşlarını kendileri sürdüreceklerdir. Bunu düşünen bu Campus "Mao"istleri, bu yüzden üç dilden dergi çıkarmaya başlıyorlar. Çünkü burada savaş başlayınca, Türkiye'de görevleri kalmayacağına göre yurt dışında eylem sürdürmenin şimdiden hazırlığını yapmak gerek!
İşte PDA oportünizminin niteliği budur.
Küçük-burjuva kökenli olmak ayrıdır, küçük-burjuva aydını olmak ayrıdır. Mesela, Che Guevara, Fidel Castro küçük-burjuva kökenlidirler, ama küçük-burjuva aydını değillerdir. Onlar, sapına kadar proleter devrimcisidirler!
Profesyonel devrimci, ister köy küçük-burjuvazisinden gelsin, isterse de şehir küçük-burjuvazisinden, o proletaryanın devrimcisidir. Eğer o, gerçekten profesyonel devrimci olmuşsa, geldiği sınıfla bütün bağlarını koparmıştır. O, artık ne köylüdür, ne aydındır; o, bir proleter devrimcisidir. Görevi sadece bilinç götürmek değil, bizzat fiili olarak savaşmaktır. O, ölene kadar savaşacaktır ve savaşa savaşa proletaryanın partisinde proleterleşecektir.
Bütün ideolojik ayrılıkların temeli PDA oportünistlerinin dediği gibi, devrim isteyip istememeye değil, (çünkü sosyalist geçinen herkesin subjektif niyeti genellikle devrimin olması doğrultusundadır) devrim yapmak için yola çıkmaya, savaşmaya cesaret edip edememeye dayanır. İşte bu yüzden, "devrim için savaşmayana sosyalist denemez."


KURTULUŞ
Sayı: 1, 15 Mart 1971
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Mahir Çayan'ın Sınıflara Karşı Bakışı 4.Kısım
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Siyaset :: Sosyalizm-
Buraya geçin: